Skip to content
Menu
Paydaş Eğitim Kültür ve Sanat Derneği
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Projelerimiz
    • Devam Edenler
      • 2021
        • THEMIS
        • PEACE
        • ESKILLS
        • A-CCT
        • InCyT
        • EU2AI
        • (R-IoT-C)4VET
        • RESTARTVET
        • IoT@VET Projesi
        • VALID
        • CREATEUP
      • 2020
        • ETCO
        • GATE
        • DEVOTE
        • CO-CREATING
        • DECODE
        • STEAM-BOX
      • 2019
        • Edu4Sent
        • G.A.M.E
        • BEM4YOU
        • Echre
        • EVIA
    • Tamamlananlar
  • Etkinliklerimiz
  • ESC
    • ACTIVE
  • Blog
  • Bize Ulaşın
  • Türkçe
    • Türkçe
    • English
Paydaş Eğitim Kültür ve Sanat Derneği

Suyun Kalbi

Posted on 7 September 20247 September 2024

Suyun Kalbi

                                                                            Ormandaki su mutludur; 
            biz ise sapkın ve dertli olabiliriz                                                                 Nils Runeberg 

Korkunç bir rüya görmüştüm. Hala hatırladıkça korkudan titrerim. Bunu hiçbir insana anlatamazdım. Dinleyen hasta olurdu kesinlikle. Yaşadığım yerden uzaklaştım, küçük bir akarsunun başına vardım. Rüyamı anlattıkça ferahladım. Yine de ters giden bir şeyler oluyordu. Ben derdimle haşır-neşir iken suyun akmayı durdurduğunu, sonra renginin değiştiğini, içilemez bir görüntüye dönüştüğünü çok geç fark edebildim. Su sözden anlarmış meğer. İnsanlardan daha duyarlı hatta. Kalbimden geçenleri en iyi anlayanın su olduğunun farkına vardım o an. Suyun aldığı bilgiye göre niteliğini değiştirdiği açıktı işte.

Suyun sessiz dinleyici olarak yararsız öfkemi düzenlediğini ve bu halimle varolmama izin verip, bağışladığını anlamaktan şaşkındım.

Hemen sözü değiştirip güzel şeylere, çiçeklere, dünyanın su ile hayat bulduğuna getirdim sohbeti. Yavaş yavaş eski haline kavuştu akarsu. Bu olayı uzun yıllar sakladım kendime. Ramazanda anlatabilirsin izni çıkınca yazıya dökme cesareti buldum nihayet. Masaru Emoto bunun bilimini yapmıştı zaten. Yoksa içimde yumru gibi yıllardır taşıyordum.

Tanrı korkunç gizinin yeryüzüne yayılmasını istemez. Her an göz önünde şahit olsa da insanlar.
Su bir döngünün adıdır. Kısırdöngünün. Sonsuza dek dolanan ve yayılan bir çeşit görkemli labirent… Bu döngü 30 yıl sürse de.
Dinler de bir kısırdöngü. İpini koparan uzaklaşıyor, tevhitten. Sonra yeni bir peygamber, suyu yatağına davet ediyor. Su olumlu enerji saçıyorsa dinler işlevini yapıyordur. Müminlerin suya nasıl yaklaştıklarına bakarak dinini ölçebiliriz. Bu yüzden her dinde bir su ritüeli bulunur. Her dinin ilmihali su ile başlar.

Sır Mensubu olanlar Anka Adamı olduklarını bilmezler çoğu zaman. Borges ucundan gösterse de. Bunun alametinin ilk sırasında “su” var. Mesela yakışıklı bir bakanın ‘çirkin’ oğlu Can Yücel kızına Su adı verirken bunun bilincinde olduğunu gösteriyordu.

Hacı Bektaş Veli de tekkesini zemzem suyunu bulunca kurmuştu. Mekke’de zemzem, hacıların temel gıdası. Kerbela trajedisine tanık olanlar, binlerce yıldır Kumeyl duası okuyup ağlayanlar daha içerden vakıflar bu gerçeğe. Mekkeliler işin realitesi ile uğraşmaktan esrarını ihmal ederler. Biz Ganj ırmağı, mikrop yuvası, hastalık saçan bir bataklık değil de nasıl İsa’nın eli gibi şifa dağıtıyor diye hayrete düşüyorsak. Ganja giren herkesi suyun arındırdığını görebiliriz. Nasıl olduğunu bilmesek de. Vaftiz töreni de aynı. Zemzem de sırlarını açık etmez. Kızlarımıza Su demeyi ihmal ettiğimizden.

Su dünyanın Tiamatla çarpışmasıyla oluşan çirkinlikleri kapatmak için var aslında. Ta başlangıçtan güzelleştirmek onun işi. Dünyayı ve insanları. Dünya mavi gözlü yaşlı bir kadına benzetilir. Aslında çiçek bozuğu suratı ile çirkin bir adam. Trafik kazasından arta kalan kazazede gibi. O korkunç suratı ancak su ile güzelleşir. Bu nedenle Perseus, Çaka Bey, Halikarnas Balıkçısı, Can Yücel ve benim gibi çirkin adamlar yakınlık kurarlar onunla. Bu nedenle su dişildir, güzel her kadına ‘bir içim su’ deriz. Bu imgeyi kuran ilk şair de biliyormuş meselenin içyüzünü. Münir Derman’ın Su Risalelerinde açıkladığı gibi.

Suya düşkün her insan, sırların ilk maddesine gizli bir göz atmıştır. Bu yüzden denizden korkarız, cilvelidir. Denizle sınava girmeyen tutucu, yobaz, kutsalları için kurbanların kanını dökmeyi marifet bilendir. Ne uzar ne kısalır. Deniz, milletleri olduğu gibi fertleri bir günde zengin eder, bir an gelir müflis hale düşürür.

Ben her gün tövbe eder, kanlı ellerimi suyla yıkarım. Düşmanlarım kanlarımı sebil etmesin diye. Bir bardak su, çölde hayat kurtaran bir iksir. Bu nedenle ilm-i siyaset odur ki hasmını, rakibini, düşmanını muhtaç eder sonra cömert bir lütufla o bardakla suyu uzatırsın. Minnettar kalan, dostundur artık. Düşman böyle kaxanılır.
Tanrı da yağmur duasına çıkanları sever en çok. Kıyıya yığılıp denizden dönecek sevgili bekleyen mahzunları. “Hoşça kal” vedası suyun ilk kelimesidir. Tekrar döneceğini, ayrılanların kavuşabileceğini, gurbetin sonsuz olmadığını anlatır. Homeros’un Odysseıa’sı bunun hikayesidir aslında.

Su her zaman gizemli bir maddeydi. Toprağı balçığa çevirdiğinden, ondan insan yaratıldığından beri. Her insanı farklı kılan, suyun kristal halindeki farklılığından. Aynı ana-babadan doğanlar bile farklı karakterler taşır. Bir şişedeki suyun milyonlarca değişik kristal oluşturduğu gibi. Kar kristalleri gibi.

Doğal su nedir? İnsan eli değmemiş su demektir. Oysa biz, yanı başımızdan akıp giden nehirlere kanalizasyon bağlar, denizlerin kimyasını değiştirmek için fütursuz eylemlerde bulunuruz. Buna rağmen leb-i derya diye satılan dairelere şerefiye ödemek için yarışırız. Fahişe eski bir sevgili gibi tanıdık çünkü. Bizi sevmesini isteriz ama artık plastiğin bokun püsürüğün içinde güzelliği kaybolmuş düşkün kadınlar gibi seyrederiz onu.
Bu nedenle su masumiyetini tekrar kazansın diye durmadan klorla makyaj yaparız. Daha çok zedeleriz hâlbuki. Maddeye hakim olurken sevgilisini fahişeye çevirdi insanlık. Bu yüzden musluk suyunda kristal oluşmaz. Küskündür insana.

Bugün biliyoruz ki bombanın atomlarını taşır su. Enerjinin de. Hidrojen bombası ile yanmayı, oksijenle hayat bulmayı mı seçersiniz. Yanmayı mı yoksa yakmayı mı? İnsanın yaktığı, suyun yanıp yakındığı bir gerçek artık.

İnsan büyük bir ateş böceğidir aslında. Fosfor gibi parlar. Gören gözler fark edebilir. Suyun hikmetine kafa yoranlar bilebilir bunu. Gün boyu güneşin altında aklın bir bardak suda kalır. Beden öldüğünde ruhun kaçacağına ilk inananlar kuyu açanlardır. Suyu şefkatle yakalamazsanız, minnet duyarak içmezseniz kaçar. Dereler nehirlere, ırmaklar denizlere, denizler okyanuslara. Yüreği büyük olduğu için gündelik aşklarla oyalanamaz su. Yer altı suları daha bir nazlıdır. Sürekli gün yüzüne çıkarmaya çalışırsanız güneş yanığı yüzleri ile görünmek istemezler.

Thales, “Su, her şeyin ilk ilkesidir.” der. Kuran da Enbiya suresi 30. ayette “ her canlının sudan yaratıldığını” söyler. Bütün ilmihal kitapları su bahsi ile başlar. Diyanetin, TV. ilahiyatçılarının gündeminde var mı su? Her beldenin suyu temiz mi diye dert edinen bir ilahiyatçı?
İnsanlığın bütün hikâyesi önce suyu karartır, zehirler, dert sahibi yapar.

İftarda içtiğiniz her su iyi enerji verilmiş sudur. Oruçlunun suya verdiği anlama bağlı bu.
Sizi “insan”a dönüştürür içtiğinizde. Çünkü insan aslında sudur. Bedenin %70i su; kimya bunu anlatır. Varlığın tamamı su. Simyası yani. Özellikle kova burcundan olanlar. Kova ile su taşır; bir içim sudur çoğunluğu.

Tuz neden hayatidir insan için? Denizdeki mayasına ulaşmak, ilksel haline dönüşmek ister insan. Aklınız varsa temiz bir alanda yağıştan onbeş dakika sonraki yağmur sularını biriktirip içersiniz. Yağmur suyu da hava kirliliğinden muzdarip. Siz nasılsanız içtiğiniz su da öyle olacaktır.

Suya nazlı bir sevgili gibi sevgi sözcükleri fısıldayın. Benim gibi hoyrat davranmayın. Camilerin içindeki havuzların “hado”sundan şifa bulmayı, Müslümanların nereden öğrendiğini merak ediniz. Kadim bilginin göründüğü yerleri izleyiniz, hayretle. Belki o zaman suyun titreşimlerine yakın düşer, doğumda-ölümde su ile sarmaş dolaş yaşamanın şiirselliğine ulaşabiliriz.

Mustafa Everdi

Arama

Kategoriler

  • ACTIVE
  • Biten Projeler
  • Blog
  • Devam Eden Projeler
  • Duyuru
  • Etkinliklerimiz
  • Genel
  • Haberler

Son Yazılar

  • KARAELMAS KADIN KOOPERATİFİ & PAYDAŞ DERNEĞİ EL ELE
  • Tios Antik Kenti Gezisi
  • AVRUPALI GENÇLİK LİDERLERİ ZONGULDAK ‘TA
  • GÖNÜLLÜLÜĞÜN DİJİTAL HALİ
  • SOSYAL İNOVASYON İÇİN KURUMSAL KAPASİTE GELİŞTİRME

BİZİ TAKİP EDİN

Görüşleriniz bizim için değerlidir

Ziyaretçi Sayısı

703813
Total
Visitors

İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ

Bizimle iletişime geçebileceğiniz adres
Mithatpaşa Mahallesi Tevfik Fikret Sokak No:3 Merkez / Zonguldak P.K. 67000

Telefon : +90 (505) 807 94 71

E-Posta : info@paydas.org.tr

HARİTADA YERİMİZ

©2025 Paydaş Eğitim Kültür ve Sanat Derneği | Powered by SuperbThemes