Gittikçe büyüyen bir sessizliği bütünleyen şehrin ortasında aynada ağlayan bir kadın vardı.
Senelerce, senelerce evveldi;
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz,
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni.
Gittikçe küçülen bedenimin ortasında oynayan, ruhumun boşluklarını kahkahalarla dolduran bir kadın vardı. Ellerimi uzattığımda, tutmazdı. Parmak uçlarımı öpmenin ellerimi tutmaktan daha güzel olduğunu söylerdi.
Bir kadın vardı, hayata tutunmamı sağlayan bir kadın. Bana aşık bir kadın. Garip bir kadın yani. Yanımda uyumaktansa, benimle uyuduğunu düşlemenin onu daha mutlu ettiğini söyleyen bir kadın.
O çocuk, ben çocuk; memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil, karasevdalıydık.
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırlardı bizi.
Annabel Lee, boşlukla konuşan bir kadındı. Kadınlığını çokça zikrettiğim bir kadın. Yağmur yağdığında çiçeklerin üzerinde biriken su damlalarını severdi. Yalınlığı hissetmeyi, yalnızlıkta üşümeyi severdi bazen. En çok da en çok da izlemeyi severdi.
Ben ise… Ben ise tek bir şeyi severdim. Sadece onu severdim ve dünyamda sadece o vardı. Güzeldi. Tutkuluydu. Sevdiğini gözlerinin içinde saklardı. Annabel Lee’ydi. İşte adı, işte adım; Annabel Lee’ydi.
Bir gün, işte bu yüzden göze geldi.
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni.
Özlediğim uzaklar vardı. Sokakları dünyanın sonuna bağlanan uzaklar. Annabel Lee meraklı bir kadındı. Dudakları değerken parmak uçlarıma, dünyanın sonunu görmek istediğini fısıldardı.
Mezarı oradadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Koyup gitmeden önce beni, geceleri sokakları arşınlayan bir çift ruhumuz vardı. Annabel Lee koyup gitmeden, ben ellerimi ona uzatamadan önce peşinde yürüdüğümüz karanlık bir sabah vardı. Annabel Lee’nin ilk defa ellerimi tuttuğu benimse mutlu olduğum geceye dönen bir sabahtı…
Biz daha bahtiyardık meleklerden,
Onlar kıskandı bizi.
Evet! Bu yüzden şahidimdir herkes
Ve deniz ülkesi…
Bir gece bulutunun rüzgarından
Üşüdü, gitti Annabel Lee…
Günler günler evvel bir kadın vardı. Deniz gibi bir kadın. Ben içerisinde süzülen hava kabarcıkları olmak isterken kıyılarına vuran deniz köpüklerine karışmamı isteyen bir kadın. En çok da severken beni kayalıklarına çarpan bir kadın. Ah! Annabel Lee, kıyılarına karıştığım kadın.
Sevdadan yana kim olursa olsun,
Yaşça başça ileri,
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee;
Ay gelip ışır, hayalin irişir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni…
MERVE KÜÇÜKÖNER
KTÜ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ